Av. Nilgün ÖĞÜNÇLÜ-Baro Temsilcisi: 14 Ekim 2003, 1 Kuşadası Kent Konferansı Konuşması


Kentimizin bu gün içinde bulunduğu durum uzun yıllar boyunca uygulana gelen yanlışların bir sonucudur.Bu yapılan yanlışlarda yerel yöneticilerin olduğu kadar bizlerin de sorumluluğu vardır. En azından Kuşadası halkı olarak yerel yöneticilere dur demedik, yapılan yanlışlardan yararlanmanın hesabını yaptık.

Sonuçta; tarih, kültür ve doğa ,yani elimizde bulunan bütün değerlerimizi çok ucuza harcadık. Şimdi artık anladık ki sahip olduğumuz değerleri bozarak elde ettiğimiz kazançlar çok kısa sürede bitiyor. Sonra elimizdeki değerleri de yitiriyoruz.

İşte yıllar boyu yerel yönetimlere egemen olan, bu çıkar ilişkilerine dayalı düzen Kentimizi tükenme noktasına getirmiştir. Bu noktada hala suskun kalmak, olana bitene karşıdan bakmak , kentin tükenmesindeki sorumluluğumuzu bir kat daha arttıracaktır. Bizler sustukça , kentin ve tüm değerlerinin yağmalanmasını seyrettikçe, maddi, manevi tüm kişisel değerlerimizi de yavaş yavaş yitireceğiz.

Kentimiz bizim yurdumuzdur. Kentimize sahip çıkmak, bütünüyle yurdumuza sahip çıkmakla eşdeğerdir.

Bu anlamda; Kent Meclisi, kentin hemen her kesiminden halkın temsilcilerini biraraya getirmesi nedeni ile önemli bir ortam. Burada hemen her kesimden kentli, kendi yönünden kent sorunlarını dile getirebiliyor. Halkın sesinin yönetimlere duyurulması bu meclis aracılığı ile gerçekleşebiliyor. Kente ve kentin sorunlarına ve tüm olumsuzluklara karşı bu meclisten ses yükselebiliyor. Bu şekilde kente sahip çıkmak da mümkün oluyor. Bu güne kadar kent meclisinin icraat yetkisi bulunmaması nedeni ile hiçbir işlevi olmadığı dile getirildi. Ben bu düşünceye katılmıyorum. Bence bu meclis en azından toplumun her kesiminden insanların kentin sorunlarından bilgi sahibi olması ve kentin sorunları üzerinde düşünmeye zorlanması açısından toplumun gelişmesinde önemli işler başarmıştır. daha da başaracağına inanıyorum. Demokrasi bir sabır işidir. Yavaş yavaş gelişir. Kuşadası halkının bu meclise ilgisizliğinden yakınarak çalışmaları yavaşlatmak doğru olmaz. Bu mecliste yer alan kişiler özellikle çaba harcayıp geniş halk kesimlerinin de bu toplantılara katılmalarını sağlamalıdır.

Halkın inanmadığı ve katılmadığı bir işin başarıya ulaşması zordur. Halkın benimsemediği bir işin sürdürülebilmesi ve korunması da bir o kadar zordur. O nedenle bu meclisin Kuşadası Kentlilerinin Meclisi olduğunu halka bıkmadan usanmadan anlatmalıyız.
Bildiğiniz gibi yerel seçimler yaklaşıyor. Bu ortamda yerel yönetime talip olan adaylar ve kadroları konusunda biz kentliler olarak elbetteki yorum yapmalıyız. Kentimizin ve dolayısı ile hepimizin kaderini belirlemeye yetkili kılacağımız bu kişilerden ne istediğimizi gür bir sesle açıklamalıyız. Bu gidişe dur demek bizim elimizde.


Değerli arkadaşlar , hepimiz de biliyoruz ki bu güne kadar Kentimizde
yerel seçim propagandaları hep kentimizin ve değerlerimizin yağmalanması ve pazarlanması üzerine kuruldu. Somut olarak konuşmak istememiştim. Ama söylemeden edemeyeceğim ; plajlar, şemsiyeler, şezlonglar çeşitli kişilere paylaştırıldı. Başka yerlerden insanlar getirilip oy karşılığında bu insanlara Kentimize ait olanaklar sunuldu. Seyyar satıcılara kucak açıldı. Sahillerin büfe , barakalarla dolmasına yol açıldı.
Bu yerel yöneticiler oy avcılığı karşılığı kendilerinin malını vermediler, sizlerin benim ve tüm kentin malını ve olanaklarını verdiler. Yani bizlerin hepimizin hakkını kendilerine oy
verecek kişilere yedirdiler.

Şimdi bu pazarlıklar yeniden başladı. İşlerimin yoğunluğu nedeni ile sizler belki de benden daha çok şey biliyorsunuzdur. Benim duyduğuma göre kentimizin çeşitli yerleri pazarlanmaya başlanmış, “ben seçilirsem şunu sana, bunu şuna” gibi Kuşadası oy karşılığı satılığa çıkarılmış.

Gizli gizli pazarlıklar tüm hızıyla sürüyormuş. Bu yerel yönetim bezirganlarının yağmadan pay kapma onursuzluğunu gösterecek bir tek kentli bulamayacaklarına , pazarlıklarda ellerinin boş kalacağına inanmak istiyorum. Çünkü inanın ki arkadaşlar, insan onuru , her türlü varlığın ve servetin çok çok üzerindedir. Bu konuda çok güzel bir sözü de sizlerle paylaşmak isterim:

“ONUR ÖYLE SARP KAYALARLA ÇEVRİLİ BİR ADADIR Kİ , BİR KEZ BU ADADAN ÇIKMAYA GÖRÜN, EBEDİYEN DIŞARDA KALIRSINIZ” İşte arkadaşlar bu onur adasından hiçbir kentlinin çıkmak istemeyeceğine ve onuru hiçbir servete değişmeyeceğine inanmak istiyorum.

Bu şekilde menfaat dengeleri üzerine kurulmaya çalışılan bir seçim daha yaklaşıyor. İşte tüm Kuşadası insanları olarak bizler ; bu menfaat dengeleri üzerine kurulu seçim sistemini
yıkabilecek miyiz? bu sisteme bir dur diyebilecek miyiz? Yoksa böyle gelmiş böyle gider, biz de kıyıdan kırpıdan payımızı alalım mı diyeceğiz?

İşte; Kuşadası insanı , bu noktada, onurla onursuzluk arasında bir yol ayrımında!

Ya ONURU seçerek, kendisine sunulan küçük büyük çıkarları elinin tersi ile iterek kendisini ve kenti geleceğe güvenle taşıyacak yeni bir sistem yaratacak,                                

Ya da önceki yağmalardan kırık kırtık ne kaldıysa yağmalanacak, bunlardan onursuzca pay almanın hesabı ile kentin tamamen yok olmasını seyredecek!

Değerli arkadaşlar , Sırça saraydan yönetme işi diktatörlere özgüdür. Yerel yöneticilerse yaptıkları her işi halkla birlikte yapmalıdır. Halktan uzak halkı yönetme iddiası , iddiadan öteye gidemez.

Bu bakımdan demokratik bir katılım için kent meclisi iyi bir olanak sunuyor. Ayrıca ne güzel ki, yerel yönetime sürekli bir referandum imkanı da sağlıyor. Yerel yöneticilerin kent meclisine kesinlikle sahip çıkması ve işlevsel hale getirmek için bünyesinde kurallar getirmesi gerekiyor.

Çünkü bir sistemin devamlılığı ancak yaptırımı olan kurallarla sağlanabilir. Aksi , sistemi beğenmeyen yöneticilerin keyfiliğini doğurur.

Bizler kentin hemen her kesimini temsil eden kişiler olarak ,kentin ve kentlilerin sorunlarını hepimiz ayrı cephelerden görebilen, ayrı ayrı çözüm konusunda düşünce geliştirebilen kişileriz. Bakış açılarımızın değişikliği ve bu kent meclisi ortamında
gelişen çok seslilik kentin kültür yapısının zenginleşmesini sağlayacak, farklı siyasal düşünce yapısına sahip insanlar olarak da birbirimizi daha iyi anlama ve geliştirme olanağını birlikte yakalayacağız.

Arkadaşlar ; yerel yönetici adaylarının kadrolarına da dikkatle bakalım. Hiçbir yeteneği , becerisi ve bilgisi olmayan danışmanlara kadrosunda yer veren yönetici adayları bilelim ki başka maksatlarla bu kişileri kadrolarına almışlardır. Bu kişilere pirim vermeyelim. Kuşadası önemli ve hala, aldığı darbelere rağmen güzel bir kent . Bu kenti yönetme konusunda uzman bir kadro gereklidir. Bu konuda içimizde yetkin ve namuslu kişileri teşvik edelim.

Değerli arkadaşlar,
Kuşadası halkı olarak yerel yönetici adaylarından somut olarak ne yapacaklarını ve ne yapmayacaklarını da soralım. Vaad değil, gerçekçi programlarını öğrenelim. Öncelikle hukuka aykırı yapılaşmalara nasıl bir çözüm bulacaklar, yıkacaklar mı? Güzelleştirecekler mi? Yoksa aynen kalacak mı? ,

Atık su sorunu ne olacak, bildiğiniz gibi, kent merkezinde kentin atık suyu plajların hemen az ötesine Yat Limanı mendireğinin arkasına boşalıyor. Deniz her geçen gün daha da kirleniyor. Kuşatak yapımı beklenirken acilen buna bir çözüm getirilemez mi?

İnsan yaşamında elbette ki en önemli konu ekonomi, yani ekmeğimizi nasıl kazanacağımız? Bu konuda adaylarımız ne düşünüyor? Bu güne kadar turizm tek ekonomik etkinlik olarak kentimizin ekonomisini belirledi. Ancak kentimizin geldiği bu son durumda bu etkinlik alanında alarm zilleri çalıyor. Ekonomik etkinlik konusunda başka seçenekleri var mı?

Beceriksiz ve basiretsiz yöneticilerimiz Kentimizin en önemli kalesi olan Limanımızı altın tepside yabancılara sundular.

Limanımızı bu şekilde kaybettikten sonra başka arayışları var mı?neler?

Belediyenin sahibi olduğu taşınmazların kira ilişkilerinde nasıl bir yol izlenecek? Bu konuda sömürü düzeni aynen devam mı edecek? Kentin ve bizlerin geçmişe yönelik haklarımızın hesabını kim verecek?

Kıyı yağmacılığı konusunda ne gibi önlemler alınacak?Kıyı Yasasına aykırı yapılaşmalar ; özellikle Yat Limanı içersinde inşa edilen benzinlik, plajdaki restoran ve benzeri yapılar ne olacak? Yasal koşulları taşımayan , sokak ortasına kurulu, mutfaksız, plastik leğen içersinde bulaşık yıkanan restoranlarla ilgili ne önlem alınacak? Bu konuda ciddi bir denetleme mekanizması düşünüyorlar mı? Yoksa bir daha seçilememe kaygısı ile tüm bunlara göz mü yumacaklar?

Seyyar satıcılar konusunda neler yapılacak?

Bu saydıklarım ve daha bunlara benzer aklıma gelmeyen, bel ki de sizlerin aklına gelen pek çok konuda somut olarak yerel yönetim adayları ne yapacaklarını bir bir açıklamalıdırlar.

Bunun ötesinde yönetime gelir gelmez bu somut konulara ilişkin yapılacakları yaptırımı olan yazılı kurala bağlamalıdırlar. Böylece kent insanının bu konulardaki taviz talepleri de
son bulacaktır.

Elbette ki tüm bunlar için namuslu olmak ve inanmak gereklidir. Yağma ve paylaşım düzeni üzerine kurulu bir seçim sisteminde bu gerçekleşemez. Kısa vadeli çıkarlar için Kuşadası’nın geleceğini satan, Kuşadası’nda hiç işe yaramayan boş binaların mantar gibi her yeri kaplamasına ve kentin çirkinleşmesine yol açan yerel yöneticilere göz yummamalıyız.
Bize sundukları küçük olanaklar belki kısa vadede bizi sevindirebilir, ama geleceğimiz işte bu günkü gibi kararır.

Son olarak bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Geçtiğimiz Cuma günlü
Hürriyet Ege Ekinde hakkımda çıkan; ÖDP’den Kuşadası Belediye Başkan Aday Adayı olduğum konusundaki haber gerçek dışıdır. ÖDP ile hiçbir bağım olmadığı gibi belediye başkan adaylığı konusunda şimdilik verilmiş bir kararım da bulunmamaktadır. Bu konuda hiçbir açıklama yapmadım, bunun da ötesinde böyle bir konuyu düşünmedim bile. Bu haberi yapan gazeteci Latif Sansür’ü habercilik ilkelerine yaraşır haber yapması, haberi kaynağından doğrulamadan yayınlatmaması konusunda da uyarıyorum. Ayrıca bu haberi tekzip ettiğimin de bilinmesini istiyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Av.Nilgün ÖĞÜNÇLÜ

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Top